Kişi ve Toplum: Aynadaki Hakikat
Değerli okuyucularım, hepinizi dua ve selamla selamlayarak sözlerime başlıyorum.
İnsan, içinde yaşadığı toplumun aynasıdır; toplum da insanın toplu hâlde yansıyan suretidir. Bir vatan ve bir devlet, bünyesinde barındırdığı insan manzaralarıyla şekillenir. Bu kozmopolit yapı; ülkenin kaderini, talihini ve istikametini belirleyen görünmez ama en güçlü mimardır.
Toplum, yaşam ve yönetim… Hayatımızı bir atmosfer gibi kuşatan bütün tatlar ve renkler, insanın insanla olan temasından doğar. Bu temas kimi zaman merhameti çoğaltır, kimi zaman zulmü besler. Zira toplum, insandan bağımsız bir varlık değildir. İnsan, toplumun çekirdeği; toplum ise insanın büyütülmüş hâlidir. Ne ekersek onu biçer, neyi beslersek onunla yüzleşiriz.
İnsanoğlu var olduğundan bu yana yakınmış, dertlenmiş, şikâyet etmiştir. Daha adil bir düzen, daha insanca bir yaşam arayışı hiç dinmemiştir. Hayat sürdükçe bu arayış da sürecektir. Ancak çoğu zaman unutulan bir hakikat vardır: Sınır tanımayan beklentilerimizin kaynağı da, sonuçları da yine kendi tercihlerimizdir.
Kendimizle yüzleşmeden, hatalarımızı onarmadan; arzuladığımız hayata yelken açmamız mümkün değildir. Aksi hâlde yaşam, yarım kalmış cümleler, cevapsız sorular ve bitmeyen çalkantılarla örülür. Nasıl bir hayat istiyorsak; düşüncelerimiz, eylemlerimiz, savunduğumuz doğrular ve yanlışlar da o hayatın aynasına düşen izlerdir. İnsan, yaşadığını değil; yaşattığını seyreder aslında.
Nasıl yaşarsak öyle ölür, nasıl ölürsek öyle diriltiliriz. Hadis-i şeriflerin işaret ettiği üzere, insanın sonu; hayatından, hayatı da tercihinden ayrı değildir.
Hayat, bir bardağı damla damla dolduran zaman gibidir. Son nefes, bardağı taşıran son damladır. O bardaktaki suyun berraklığı, damlaların temizliğine bağlıdır. Cenâb-ı Hakk’ın huzuruna yüz akıyla varabilmek için, her damlanın günah ve mâsiyet çamuruyla bulandırılmaması gerekir. Çünkü hayatın berraklığı, niyetin ve eylemin saflığında gizlidir.
Bugün yönetimlerde adaletin ve hizmetin yerini çıkar ve aldatma aldıysa; toplumda merhamet ve vicdan zayıfladıysa, bunun bedelini hep birlikte ödüyoruz demektir. Kardeşin kardeşe, anne babanın evlada, evladın anne babaya; komşunun komşuya, akrabanın akrabaya, dostun dosta yabancılaştığını görüyorsak, suçluyu uzaklarda aramaya gerek yoktur. O yabancılaşma, aynaya bakmayı unuttuğumuz anlarda başlamıştır.
Acı duyabiliyorsan canlısın; başkasının acısını yüreğinde hissedebiliyorsan insansın.
Eğer bugün yönetilemiyorsak, acıya sağır, gözyaşına kör hâle geldiysek; bir lokma ekmeği paylaşamaz duruma düştüysek, yapılacak ilk şey bir aynanın karşısına geçmektir. Orada göreceğimiz hakikat şudur: Bozulan hayatın tamiri de, kusuru da başkasında değil, bizzat kendimizdedir.
Vesselam.
Nevzat AKSOY

0 Yorumlar